Çocukça Yolculuk

Çocuklar araba yolculuklarında mutlaka şu soruyu sık sık sorar “Anne, baba geldik mi ?” . Hemen varmak isterler gidecekleri yere … Oysaki o araba yolculuğunda başlar aslında güzel anılar… O araba yolculuğudur belki de tatilin en güzel anı.. Ama hep bir hedef vardır kafalarda ve hemen o hedefe ulaşma isteği.. Bu da anın tadını çıkarmayı , keyifle camdan dışarı seyredip bulutların şekillerinden nelere benzediğini tahmin etmeyi , arabaların plakalarından kelimeler türetmeyi , dışarıda sapsarı renkleri ile bizleri selamlayan ayçiçek tarlasını görmeyi kaçırmamıza neden olur…

Peki neden hep bir yerlere, bir mevkilere yetişme derdindeyiz? Belki de bize çocukluktan itibaren öğretilen bir şey bu: “Hedef koy, ulaş, bir sonrakine geç.” Hayatın bir yolculuk değil, bir varış noktası olduğu fikri, yıllar içinde zihnimize yerleşmiş olabilir. Oysa gerçek mutluluk, yolun kendisinde gizli değil mi?

Düşünelim… Çocukken, yolculuğun kendisi bir maceraydı. Yol kenarındaki ağaçları saymak, tünelden geçerken nefesimizi tutmak, radyo kanalında çalan şarkıya eşlik etmek… Hepsi o anın büyüsüne kapılmamıza sebep olurdu. Ama büyüdükçe, yolculuk bir süreç olmaktan çıkıp, sadece bir hedefe ulaşmanın aracı haline geldi. Sabırsızca varış noktasını bekler olduk, tıpkı çocukken sorduğumuz “Geldik mi?” sorusu gibi…

Aslında, hayatın tamamı bir yolculuk değil mi? Küçükken gittiğimiz yazlıklar, belki de yol üzerindeki o güzelim yol kenarı lokantasında yediğimiz sıcak bir gözleme, birlikte gülünen şakalar… Bunların her biri, bir tatilin en kıymetli anıları haline gelmedi mi? Oysa o anlarda biz sadece varış noktasını bekleyerek birçok detayı kaçırdık belki de…

Hayatta da benzer bir telaş içindeyiz. Çocukken büyümek, öğrenciysen mezun olmak, çalışan biriysen terfi almak, iş hayatında yükselmek, emekli olup rahat etmek… Hep bir sonraki adıma geçme isteğiyle yaşamak, anı yaşayamamak… Ama her aşama kendi güzelliğini içinde barındırıyor. O anı kaçırdığımızda, yıllar sonra dönüp baktığımızda sadece varış noktalarımızı değil, o noktaya ulaşırken kaybettiğimiz anları da hatırlıyoruz. Keşke daha çok keyfini çıkarsaydık, keşke biraz daha yavaş ilerleseydik diye iç geçiriyoruz.

Belki de artık kendimize şu soruyu sormalıyız: “Gerçekten acelemiz var mı?” Hedeflere ulaşmak elbette güzel, ancak yolculuğun kendisini görmezden gelmek, hayatın güzelliklerini kaçırmamıza neden olabilir. Biraz yavaşlamak, anı hissetmek, dışarıdaki detayları fark etmek… Belki de gerçek huzur buradadır. Çünkü hayat, hedeflere ulaşmaktan çok, o hedeflere giden yolda yaşadıklarımızla anlam kazanır.

Öyleyse bir sonraki araba yolculuğunda, bırakın çocuklar “Geldik mi?” diye sorsun. Siz ise gülümseyerek dışarıya bakın ve anın tadını çıkarın. Kim bilir, belki de en güzel anı, o yolculuğun kendisi olacaktır.

Şimdiden keyifli yolculuklar…

CC 04/03/2025